Bazı konular vardır, kulağa çok ciddi gelir ama içinde biraz mizah, biraz insanlık bulursun. “Kamikaze görevi” de tam öyle! Adını duyan hemen ciddi bir yüz ifadesine bürünür ama gel, bugün o ifadeyi biraz dağıtalım. Çünkü bu yazıda, ölümcül ciddiyetin arasına bolca kahkaha, biraz da hayat dersi serpiştireceğiz!
Kamikaze Görevi Nedir? Ciddiyetin Mizahla Dansı
Biraz tarih, biraz kahkaha… Kamikaze görevi aslında II. Dünya Savaşı sırasında Japon pilotlarının, düşman gemilerine çarparak kendilerini feda ettikleri bir taktikti. Evet, kulağa pek “eğlencelik” gelmiyor ama bekle — hayat bazen trajikomiktir. Çünkü bu görevlerin ardında sadece savaş değil, onur, inanç ve biraz da “keşke daha mantıklı bir çözüm bulsaydık” hissi vardır.
Erkeklerin Stratejik Kamikazesi
Erkekler çözüm odaklıdır, değil mi? Bir şey bozuldu mu hemen tamir eder, problem çıktı mı “mantıklı” planlar yapar. İşte, Japon pilotlarının bir kısmı da o dönemde “ülke için en mantıklı çözüm bu” diye düşünüyordu.
Ama düşün bir: “Uçağı düşman gemisine çarptırmak mı mantıklı çözüm?”
Tam bir erkek stratejisi değil mi bu? “Sorunu kökten çözelim, hatta kendimizi de götürelim!”
Bir kamikaze pilotunun iç sesi muhtemelen şöyleydi:
> “Komutanım, bu plan biraz fazla… tek kullanımlık değil mi?”
Ama stratejik düşünce devreye girmişti: “Ama işe yarıyor, o hâlde sorun yok!”
İşte erkeklerin o meşhur mantık zinciri!
Kadınların Empatik Kamikazesi
Kadınlar olaya farklı yaklaşırdı. Empatik, ilişkisel, duygusal… Bir kadın kamikaze pilot olsaydı, muhtemelen görevden önce düşman gemisine mesaj atardı:
> “Bakın, ben şimdi size doğru geliyorum ama aslında kimseye zarar vermek istemiyorum. Şunu konuşarak çözsek olmaz mı?”
Ya da kalkıştan önce arkadaşına şöyle derdi:
> “Ay Miko, bu görevden sonra spa’ya gidelim, şu stres atılsın.”
Kadınların olaya yaklaşımı her zaman duygusal zekâyla harmanlanırdı. Bir kadın kamikaze, gemiye çarpmadan önce bile gemidekilerin duygusal durumunu düşünürdü:
> “Acaba içlerinden biri dün sevgilisinden ayrılmış mıdır? Şimdi gemiyi vurursam daha da kötü hissederler.”
Kamikaze: Bir Milletin Aşk Tarzı mıydı?
Japon kültüründe fedakârlık, aşkın da bir parçasıdır. Belki de kamikaze görevi, ulusal bir “Aşkın için ölürüm!” manifestosuydu.
Ama dürüst olalım — bugünlerde kimse kimse için uçakla gemiye çarpmıyor, en fazla “çevrim içi” durumdan çıkıyor. Modern kamikazeler artık duygusal boyutta yaşıyor:
> “Onu aramayacağım… aramayacağım… Tamam, aradım.”
Evet, duygusal kamikaze!
Günümüz insanı, ilişkilerde kendi kalbini hedef alan kamikazeler gibi davranıyor. Mantığı dinlemiyor, duygular gaz veriyor, sonuç: enkaz altında bir özgüven.
Modern Zaman Kamikazeleri
Bugün kamikaze ruhu ofislerde, ilişkilerde, hatta diyetlerde bile yaşıyor.
Patron “fazla mesai” deyince: “Elbette!” diyorsun — Kamikaze görevi kabul edildi!
Buzdolabında tek dilim pasta kalmış, diyetteyken onu yiyorsun — Tatlı kamikazesi başarılı!
Eski sevgiline “sadece konuşmak için” mesaj atıyorsun — Duygusal kamikaze görevi tamamlandı!
Hepimizin içinde biraz kamikaze var aslında. Bazısı kariyerinde, bazısı aşkında, bazısı sabah alarmına karşı savaşında yaşıyor bu ruhu.
Sonuç: Kamikaze Olmak Cesaret mi, Delilik mi?
Aslında her ikisi de. Kamikaze görevi, tarihin en trajik ama aynı zamanda en insani örneklerinden biri. Çünkü bir insan, inanmadığı bir şey için kendini feda etmez.
Ama modern dünyada kamikaze olmanın anlamı değişti: artık düşman gemisine değil, bazen kendi konfor alanımıza çarpıyoruz.
Belki de mesele “ölmek” değil, bir şey için tamamen yaşamak.
O yüzden sen de hayatında kamikaze olacaksan, bari doğru hedefi seç. Uçağını aşkın, inancın ya da tutkuların yönüne çevir. Çünkü bazen en büyük fedakârlık, pes etmeden yaşamaktır.